bu kitabı elimden her yerde okudum. otobüs duraklarında, banklarda, sınıfta, kantinde, odada, banyoda, terasta... gittiğim ve olduğum her yerde okuduğum, okuduğum zaman diliminde içimi rahatlatan, beni varolduğum(!) boyuttan alıp da hiç varolmayan, varolması imkansız, yazıyla resmedilen muhteşem bir coğrafyaya götüren, o muhteşem coğrafyada kulağı kesiklerle, bünyamin'le, uzun ihsan efendi'yle, rendekar'la... ve şimdi ismini anımsayamadığım bir çoğu ile tanıştıran, düşünce üzerine, varoluş üzerine, yokluk üzerine, boşluk üzerine dillendirilen en iyi harf kombinasyonlarının olduğu şaheser.
asla filmi çekilmemeli böyle eserlerin ama. asla her ortamda dillendirilememeli. kendisi okunurken saklanmalı kapağı. üç-beş kişi okuyup da kendisini piç etmesinler diye.
okuyup da o muhteşem cümleleri üç kuruş etmeyen içki sofralarına meze etmesinler diye. kendi varoluşlarını başka birisinin düşüne bağlama sığlığını sergilemesinler diye.
"doğru ya. dünya bir düş. ah nasıl anımsayamadım" demesinler diye.
yasaklanmalı belki de bu eser. gizli bir dinin, gizli kitabıymış gibi, el altından kendisini arayanlarla buluşmalı.
"doğru ya. yasaklanmalı bu şaheser. ah nasıl anımsayamadım! yasaklanmalı. hatta toplanıp yakılmalı."
(bkz: dünya bir düştür)